Aslında her gün mutasyona uğruyoruz: İnsanı İnsan Yapan DNA Hakkında 9 Şaşırtıcı Bilimsel Gerçek
Etrafınıza bir bakın ve canlıları görün. Sadece insanlar değil, tüm canlılar kendilerine has özelliklere sahiptir. Tüm bu genetik özellikler, hücrelerimizde bulunan bir molekül olan DNA tarafından taşınır. Gözlerin mavi, gül güzel kokar, herhangi bir hastalığa yakalanma riskiniz daha yüksek vb.Akla gelen birçok özellik aslında DNA içeriğinde taşınmaktadır.
Özellikle son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle birlikte, DNA çalışmaları hızlandı ve böylece onu daha iyi tanıdık. Hatta muhtemelen yarın değil bir gün insan DNA’sı üzerinde tam kontrole sahip olacağımız ve böylece insan genetiğinin buna göre düzenleneceği söyleniyor. DNA’nın ne olduğuna daha yakından bakalım ve bazı bilimsel gerçekleri görelim.
Kısa bir tanımla başlayalım; DNA nedir?
Deoksiribo-Nükleik Asit ya da hepimizin bildiği kısaltmasıyla DNA, tüm canlı organizmalarda ve hatta bazı virüs türlerinde bulunan bir moleküldür. DNA’nın, diğer hücre bileşenlerinin inşası için gerekli bilgileri depolamak gibi uzun vadeli bir görevi vardır.İki uzun polimerden oluşan sarmal bir yapıya sahip olan DNA, en genel tanımıyla bir canlının tüm genetik özelliklerini taşıyan bir moleküldür.
DNA hakkında bazılarını ilk kez duyacağınız ilginç bilimsel gerçekler:
- DNA’nın keşfedilmesi uzun sürmedi.
- Gen ve DNA aynı şey değildir.
- Tüm insanlar neredeyse aynı DNA’yı taşır.
- DNA’mıza bakarsak, aslında hiçbirimiz tam anlamıyla insan değiliz.
- DNA açısından sadece şempanzelerle değil, garip bir deniz canlısıyla da akrabayız.
- DNA dizileme artık çocuk oyuncağı.
- DNA’mızı uç uca koyarsak Güneş Sistemini ikiye katlarız.
- Aslında her gün mutasyona uğruyoruz.
- Kırmızı kan hücrelerimiz DNA içermez.
DNA’nın keşfedilmesi çok uzun sürmedi:
Hücrelerimizde DNA adlı bir molekül olduğunu ilk keşfeden kişi 1844-1895 yılları arasında yaşamıştır. Friedrich Miescher, İsviçreli bir biyologdur. Aynı zamanda DNA’yı saflaştırmayı da başardı. DNA’nın çift sarmallı bir yapıya sahip olduğunu ortaya koyan kişi, 1928 doğumlu ve halen hayatta olan James Dewey Watson adlı Amerikalı genetikçidir. Watson, 1954 yılında yaptığı bu çalışma nedeniyle 1962 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’ne layık görüldü.
Gen ve DNA aynı şey değildir:
Kalıtımın bir birimi olan gen, DNA gibi bir nükleotit dizisidir, ancak DNA anlamına gelmez. Genler, DNA’nın sadece bir bölümünü oluşturur. Tüm genler DNA’dır, ancak tüm DNA gen değildir. Aslında bir yüzde vermek gerekirse, DNA’nın sadece yüzde 2’si genlerden oluşuyor. Şu anda çalışmalar devam etse de DNA’daki diğer yapıların bu genleri kontrol ettiği düşünülüyor.
Tüm insanlar neredeyse aynı DNA’yı taşır:
İki insanın nasıl birbirine benzemediğine ve nasıl aynı DNA’yı taşıdıklarına şaşırabilirsiniz, ama bu doğru. İnsan DNA’sının yaklaşık yüzde 99,9’u birebirdir. Bu DNA, hücrelerimizin oluşumu için gerekli olan kodu yeniden yazar ve nasıl uygulanacağını gösterir. Dışarıdan eşsiz görünen farklılıklarımızı yaratan, DNA’mızın sadece yüzde 0,1’lik kısmıdır. Göz rengi, ten rengi, uzunluk, kafatası şekli vb. hepsi bu küçük alan tarafından belirlenir.
DNA’mıza bakarsak, aslında hiçbirimiz tam anlamıyla insan değiliz:
İşlerin ilginçleştiğinin farkındayız ama sadece DNA üzerinden bir analiz yapmanız gerekirse neredeyse hiç kimsede yüzde 100 insan DNA’sı yok. Hayır, şempanzelere yüzde 98 oranında DNA benzerliğinden değil, Virüslerden bahsediyoruz. Evrim sürecinde insan DNA’sı, maruz kaldığı sayısız virüsten DNA segmentleri almış ve bunları taşımaya başlamıştır. Bir DNA molekülünde yaklaşık 100.000 viral DNA segmenti olduğu tahmin edilmektedir. Bu, DNA’mızın %5 ila %8’inin viral DNA olduğu anlamına gelir.
DNA açısından sadece şempanzelerle değil, garip bir deniz canlısıyla da akrabayız:
Bir önceki yazımızda da açıkladığımız gibi insan DNA’sı ile şempanze DNA’sı yaklaşık yüzde 98 oranında benzerlik gösteriyor. Şempanzelerle akraba olduğumuzun söylenmesine alışalım da ascidianları ne yapacağız? Ascidian yıldızı olarak da adlandırılan bu deniz yaratığı, omurgasız bir filtre besleyicidir. Bin şahit dediğimiz bu canlıyla DNA’mızın yüzde 77’si birebir. Bu özelliği sayesinde insana en yakın omurgasız canlı olarak anılır. Birkaç milyon yıl beklersek, muhtemelen gelişecek ve bize gelecek.
DNA dizileme artık çocuk oyuncağı:
Tam bir insan genom dizisi ilk kez 2003 yılında yapıldı. 13 yıl süren bu hummalı çalışma tamı tamına üç milyar dolara mal oldu. Aradan çok kısa bir zaman geçmesine rağmen günümüzde bir DNA insan genomunun dizilenmesi, iki hafta gibi kısa bir sürede yapılabilir ve en fazla birkaç bin dolara mal olur. Kim bilir, tam bir insan genomu muhtemelen gelecekte birkaç saat içinde dizilenecek.
DNA’mızı uç uca koyarsak Güneş Sistemini ikiye katlarız:
Haploid insan genomunda 23 çift kromozom bulunur ve bunlar 3 milyar baz çift DNA içerir. Bu, 6 milyar baz DNA çifti yapar. Kaba bir hesapla, her bir diploit hücre 2 metredir. İnsan vücudunda yaklaşık 50 trilyon hücre vardır, yani Her insanın 100 trilyon metre DNA’sı vardır. Güneş ve Dünya’nın ortasında 150 milyar metre olduğu düşünülürse, DNA uzunluğumuz buradan Güneş’e 300’den fazla kez gidebilir. Dünya’nın ekvatoru etrafında 2,5 milyondan fazla kez döner. Bu şekilde düz uzatırsak Güneş Sistemini ikiye katlar. Bir düşünün, hepsi içimizde.
Aslında, her gün mutasyona uğruyoruz:
Tabii ki, aceleyle X-Men’e katılamayız, çünkü bu mutasyonlar sadece DNA seviyesindeki küçük değişikliklerdir. uzun süre güneş ışığında kalmak aşırı UV radyasyonuna maruz kalma, DNA’mız, ilaç almak veya viral bir enfeksiyon geçirmek gibi sayısız durum sonucunda mutasyona uğrar. Hücrelerimiz bu değişime hızla uyum sağladığı için zararsız ve hatta faydalıdır. Ancak bazı durumlarda bu mutasyonlar kansere neden olabilir.
Kırmızı kan hücrelerimiz DNA içermez:
Bütün hücrelerimizde DNA var dedik ama Bunun en değerli istisnası, kırmızı kan hücreleri olarak da bilinen kırmızı kan hücrelerimizdir. Vücudumuzda DNA’ya sahip olmayacak kadar çok kırmızı kan hücresi olması farklıdır, ancak bunun nedeni, hücrenin kişisel olarak buna adapte olmasıdır. Kırmızı kan hücrelerimiz vücudumuzda daha fazla oksijen taşımak için adapte olmuştur ve bu nedenle DNA taşımazlar. Yani DNA’nın taşınması gereken boşlukta oksijen taşınır.
Bir canlının tüm genetik özelliklerini taşıyan bir molekül. DNA nedir sorusuna cevap olarak, bilmeniz gereken farklı bilimsel gerçeklerden bahsettik.Bahsettiğimiz şey bugünün gerçeği ve muhtemelen yarın DNA hakkında bildiğimiz her şey değişecek.